Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.

Pati Dostları

Nilgün Engin Ün ve Ailesi (24/02/2008)


Bu haftaki konuğumuz Ankara’dan sevgili Nilgün Engin Ün ve ailesi. Nilgün Hanım 47 yaşında, yedi yıl önce bankacılıktan emekli olmuş. Üç yıl yurt müdürlüğü yapmış. Şimdi onun deyimiyle emeklilik ve ev hanımlığını birlikte yürütüyor. 27, 22 ve 18 yaşlarında üç çocuğu, yedi kedisi ve bir köpeği var. Nilgün Hanım’ın hayvanlarla tanışmasının hikâyesi çok ilginç. Aşağıdaki yazıyı okuduğunuzda sizler de bize hak vereceksiniz. Bu keyifli paylaşım için kendisine teşekkür eder, Nilgün Hanıma sevdikleriyle birlikte huzurlu bir yaşam dileriz.



Çocukluğum Ankara Bahçelievler'de ve sahiden de bahçeli bir evde geçtiyse de, kedi köpek gibi hayvanların çok pis ve evde bulundurulması mümkün olmayan yaratıklar olduğuna inanan büyüklerim tarafından yönlendirilerek büyüdüm.

Yıllar sonra üç çocuğumla yine bahçeli bir eve taşındıktan sonra da bana yalvaran üç küçüğe daha önce duyduklarımı tekrarladım. Belki balık, belki kuş dedim. Hatta bir kaplumbağa, bir hamsterla bile evimizi paylaştım, ama hepsi kendi kısıtlı dünyalarından çıkıp evimi kirletme şansına sahip değildi!


Yıllar sonra büyük kızım üniversite sınavlarına hazırlanırken yaşadığı stresli günlerde en yakın arkadaşından bir hediye geldi evimize. Bal renginde bir İran kedisi! Önce itiraz düşünceleri yükselse de, kızımın bu kediye odaklanarak sıkıntılarından nasıl sıyrıldığına tanık oldum ve kalmasına izin verdim. Evet, kumunu ne kadar temizlesek hala evin kokusu biraz değişikti, evet, bazen olmadık yerlerde kusmuğunu görüyordum. Ama adı da sonradan Bal olan bu minicik yaratık kolumdan omzuma tırmanıp patileriyle bana masaj yaparken hiçbir iki ayaklının vermediği sevgiyi de aktarıyordu patilerinden. Böylece dört ayaklıların dünyasıyla tanıştım...

Tam o sırada sevgili eşimle de tanıştım. Kendisi kedilerle büyümüş, dokuz yıldır da bir Malta Terrier'i (Fındık) olan hayvan sevgisi yüklü bir insandı. Tanıştığım gün bir kızı olduğunu söylemesine rağmen, ertesi günü oğluyla seyahate gideceğini ekleyerek beni hayli bocalatmıştı. Ben mi yanlış anlamıştım, o mu benden bir şeyler gizliyordu? Aradan geçen üç seneden sonra koynumda uyumazsa rahat etmediğim Fındık oğlumu bazen iki ayaklı oğlumun adıyla çağırıyorum. Batur duymasın…


Birlikteliğimizin başında Fındık yanımızda olmadığı için bir kediyle avunmak istedi eşim; ben Bal'dan tecrübeliydim… Evet, bir kedi neden olmasındı? Önce bir İran bakındık, ama onca evsiz kedi varken para ödeyerek bir kedi sahibi olmak ikimizin de içine sinmedi. Veterinerimiz de "erkek bir sarman kedilerin kralıdır, size en büyük sevgiyi ve mutluluğu verir" deyince, ona güvenmekte sakınca görmedik, Mırmır'ı sahiplendik. Geçen zaman içinde çok kedi tanımış olmaktan hareketle erkek sarmanların gerçekten özel olduğuna inanmıyor değilim, ancak diğer taraftan her kedinin kendine has güzelliği ve sevecenliği olduğunu da keşfetmiş olduğumdan, bu ayrımcılığa artık pek katılmıyorum. Mırmır, adını sürekli mırlayarak bizi sevmesinden aldı, bize çok mutluluk verdi. Öyle ki, kısırlaştırma ameliyatında ayrılığına dayanamayan babasına veterinerimiz teselli bulsun diye bir tekir verdi. Gece bizi avutsun diye… Tekir kedicik, veterinerimizin eşi tarafından ölüme beş dakika kala kurtarılmış bir bebekti. Bizden çok korkuyor, sürekli ağlıyordu; ancak ameliyattan dönen Mırmır'ı gördüğünde sustu. Mırmır da onu gördüğünde adeta âşık olmuştu. Evini paylaşan yabancı bir kedi muamelesi yapmadı Çıtır'a, saatlerce yaladı, temizledi, avuttu, sevdi. Bir kediyle ne yaparız darken iki ay içinde iki kedimiz olmuştu.

O sırada Fındık da baba hasretine dayanamadı, iki kedinin yaşadığı eve transfer oldu. İki kediden sonra bir de köpekle "bu küçücük evde nasıl başa çıkarım" diye dertlenen benle, "burası neresi, bu kediler burada ne arıyor" diyen bir köpeğin karşılaşması en az Mırmır'la Çıtır'ın hikayesi kadar romantikti. Eve geldiği günden itibaren Fındık dokuz yıllık babasını bir kenara itmiş, cici annesinin dizi dibinde ya da koynunda vakit geçirmeye başlamıştı.


Mırmır Fındık'ın varlığını elbette yadırgadı, ama baba sözü dinleyen bir çocuk olarak sükûnetini korudu. Aynı şey Çıtır için geçerli olamadı, küçüklüğünde hayli hırpalanmış olan kedicik Fındık'tan son derece korktu, hala da korkmaya devam ediyor.

Aradan çok geçmemişti, bahar geldi… Mart ayında sevgilisiyle buluşan bir anne kedi, sitemizin büyük bahçesinde kendine korunaklı bir köşe buldu ve altı bebek doğurdu. İki ay bu minikleri bahçemizde besledik. Büyümelerini, birbirleriyle oynamalarını, annelerinin şefkatini izledik. Derken önce anne, sonra bebek kediler bir bir ortadan yok olmaya başladılar. Hayvan severlerin onları sahiplendiğine inanmak istediysek de kapıcımızın anlattığı farklıydı. Anneyi bir araç ezmişti, diğer kedileri de kimsenin sahiplenmediğinden emindi. Geriye iki minik kalmıştı, gündüzleri Mırmır ve Çıtır'la balkondan sohbet ediyorlardı. Geceleri ise gruplar halinde dolaşan sokak köpeklerinin vahşi çığlıklarını duyduğumda benim uykularımın kaçma nedeni oluyorlardı. Son kalan iki kardeşi evimize almak için en fazla Temmuz ayını bekleyebildik.


Artık dört kedimiz, bir köpeğimiz vardı. Kedilerin bir tanesi dünyanın en çirkin kedisi olarak tanımlanabilecek özelliklere sahipti. Ama onu tanımak benim başıma gelen en güzel olaylardan biriydi. Bıdık, bize iç güzelliğinin insan kadar kedi için de önemine dair bir vurgu yaptı. Kardeşi Pıtır'ın yüzü dünya güzeli olabilecek kadar hoştu ama huyu kardeşininkine hiç benzemiyordu. Bir gözü çok az gören siyah beyaz ve her uzvu garip çirkinlikler arz eden Bıdık daha ilk günden Fındık dahil ev ahalisinin tamamının sevgisini kazanmıştı. Fındık'ın sevgisi ilerleyen günlerde o boyutlara vardı ki, kendisini bir Don Juan, Bıdık'ı asil bir prenses zannederek annesinin yatağını dahi Bıdık'la paylaşmaya razı geldi.

Sonbahar geldiğinde evimizde dört kedi bir köpekle yaşarken ne yapsak da hiç değilse Pıtır'ı sevecen bir aileye teslim etsek dediğimiz günlerin birinde, ODTÜ'deki işime giderken, ormandan koşup gelen yavru bir kediyle göz göze geldim. "Ah canım, sen ne tatlısın" sözümü ikiletmeyen Pırtık, bir hamlede paltomdan omzuma tırmandı ve bir iş gününü orda geçirdi. Evimizin artık beş kedisi vardı.


Altıncımız Ufaklık'ı küçük kızım sokakta buldu, öyle güzel öyle çaresiz bakışları vardı ki, bu kedoşu sahiplendirelim anne diyerek kapıdan girdi. Oysa bizim kapımızdan giren kedi başka bir yere gidemezdi ki… Yarım gün süren veterinerimizde aile arama çalışmaları, benim iki göz iki çeşme ağlamam ve bebeğimi kimselere veremem haykırışlarımla son buldu.
Bugünlerde evimizde altı kedi bir kopek var. Fındık'ımız zaman zaman korku salgılarını salgılamaktan henüz vazgeçmemiş kedilerimizin peşine havlayarak düşmekte sakınca görmüyor ama çoğu zaman barış hâkim yuvamıza… Özellikle geceleri, herkesin bir köşesi, yatağı, mutlu bir kucağı var; benim payıma düşen Fındık ve Bıdık'ın mükemmel birliktelikleri.


Bu arada babamız Kazakistan'da çalışmaya başladı. Özlemini tarife gerek yok. Çareyi bir Kazak kedisi sahiplenmekte buldu. Şimdi onların yanındayım, bu yavru da tanıdığım tüm kediler ve köpekler kadar güzel, bir o kadar sevecen… Şimdi 12 yaşında olan Fındık'ın hasretini dindirmese de hayatıma bambaşka güzellikler katıyor. Boynumda bir atkı gibi sarılıp yatar, Duman diye her seslendiğimde mutluluk sesleriyle koşup gelir.

Bir teorim vardı eskiden: Bekâr insanların tek boyutlu, evlenenlerin iki boyutlu olduğuna; ancak çocuk sahibi olduktan sonra üç boyuta ulaşılacağına dair. Şimdi düzeltiyorum; bir boyut daha var. Dördüncüsü, dünyanıza dört ayaklı dostlarınızı kabul ettikten sonra ulaşacağınız boyut.

Ben, atmosferde kapladığı hacmin diğer canlılara verdiği zararın farkında olan ve bu borcu, dünyayı paylaştığı diğer yaratıklara iyi davranarak ödemeye çalışan bir doğasever değilim. (sadece)


Ben 47 yaşında, sevgili bir eşe, dünya güzeli üç çocuğa sahip bir insanım; ve ben yine de dört ayaklı dostlarımla kurduğum mükemmel ilişkiye muhtacım. Onlar tarafından şımartılmaya ve onları sonsuz sevmeye…


Tüm Pati Dostları Yazıları