Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.

Pati Dostları

Oskar ve Ailesi... (30/01/2008)


Aslında beni pek sevmiyor, sürekli kendisine “huysuz” dediğim için olabilir. Elbette her hayvanın kendine özgü bir karakteri var ama Oskar başka bir cins. Görüntüsü ve bakışları o kadar sevimli ki, ne zaman onu görsem elim kendiliğinden başına doğru uzanıyor, son anda huyu aklıma geliyor ve geri çekiliyorum. Zaten bunu yapmazsam biliyorum ki soluğu hastanede alacağım.

“Peki, dokunmayacağım, anlat bakalım hayat hikayeni” dedim. Sağ patisini sol patisinin üzerine dayadı, başladı anlatmaya. Oskar’ın sahibesi sevgili İpek Yağal’a tercümanlığı için teşekkürler. İşte Oskar’ın hikayesi...


...

Benim adım Oskar. Önümüzdeki Temmuz ayında tam 11 yaşında olacağım. 1997 Eylül ayında annemle tanıştım, yani on seneyi geçmiş. Dile kolay... İlk başlarda başımıza pek çok şey geldi. Bazıları annemin basiretsizliğinden, bazıları da benim yüzümden.


Bebekliğim çok keyifli geçti. Yazları teyzemin İzmir’deki yazlıklarına giderdik. Orada benim adım Rüzgarın Kızı’ydı. O kadar hızlı koşardım ki; hiçbir arkadaşım bana yetişemezdi. Akşamüstleri yeğenlerim orta bahçede top oynamaya giderlerdi, tabii ben de peşlerinden. Çok eğlenirdim. Onlar oynarken ben aralarına sızarak toplarını alıp kaçardım. Anneannem de peşimden koşar, topu ağzımdan alır, çocuklara geri verirdi. O dönem bakkalın en sevdiği köpek bendim, top satışlarına büyük katkım olmuştu.

... Zamanla kaldığım yeri koruma içgüdüsü başladı. Bahçenin önünden geçenleri havlayarak bazen de kovalayarak korkuturdum. Dedem bu yüzden çok kızardı. Hiç unutmam bir gün bir teyzeyi yanlışlıkla ısırmıştım. Aslında tam ısırık sayılmaz, dişlerim biraz sıyırmıştı. Bu olaydan sonra özgürlüğüm biraz kısıtlanmıştı ama çok sevildiğim için cezam çok uzun sürmemişti.

Hiç aşık oldun mu?

Olmaz olur muyum? İzmir’in ben de ayrı bir yeri var, ilk aşkımı orada yaşadım. Bir kaç site ilerimizde esmer, kıvırcık saçlı, atletik ve çok yakışıklı bir köpek oturuyordu. İlk başlarda sadece arkadaştık. Birlikte koşup oyunlar oynardık. Sonradan arkadaşlık aşka dönüştü. Her sabah erkenden bahçeye gelirdi. Yanyana otururduk saatlerce, beni boynumdan öper, kulağıma güzel sözler söylerdi. Birlikte kaçmayı teklif etmişti, kabul etmiştim ama annem bizim niyetimizi anlayınca beni tasmayla bağlamaya başladı. İlk aşkımı yaşadıktan sonra annem yanıma bir daha erkek sokmadı.

İnsanlarla aran nasıl?

Uzun yıllar annemle kız kıza, birlikte yaşadık. Aradan seneler geçti, annem biriyle tanıştı ve onunla evlendi. O adamı ilk başlarda hiç sevmemiştim. Ona gıcıklık olsun diye oturduğu koltuğun önüne çişimi yapardım. Anneme nazım geçtiği için bu hareketime kızamazdı. Sonra zamanla ona alıştım ve babam olduğunu kabul ettim.


Galiba insanlara alışmam biraz zaman alıyor. Mesela eve misafir gelsin istemem. Evimizi karıştırırlar ya da bir şey yaparlarsa diye hep tetikte olurum. Koruma içgüdüm hala devam ediyor. Gelenlerin oturdukları koltuktan kalkmalarını istemem. Gözümü kulağımı onlara doğru diker, evden gidene kadar öyle beklerim. Ayağa kalkarlarsa onlara uyarı hırlamasını yaparım. Bazıları geri adım atar, bazıları beni dikkate almazlar. İşte o zaman hırlamayla karışık diş gösterip, hafif sıyrıklar bırakırım. Ben bir köpeğim ve evimi koruyorum, bunun için beni kim suçlayabilir ki?

Efe ile nasıl tanıştınız?

Ben her zaman evin tek kızı, prensesi oldum. Annem beni her zaman minik kızım, prenses kızım diye severdi. Ehh tabi biraz şımarıyordum. Geçen sene başıma gelebilecek en kötü şey geldi. Annem dışarıda Efe’yi bulmuş eve getirmişti. İlk başlarda ona başka bir ev arıyorlardı. Ben de ona evde göz açtırmıyordum, salona gelmesi yasaktı, yanımıza yaklaşamazdı.

Bana “merak etme kızım, o misafir, gidecek bu evden” diyorlardı. Böyle diye diye en sonunda onun benim kardeşim olmasına karar verdiler. Kabul ettim mi? Tabii ki hayır. En azından uzunca bir süre.


Bir sene sonra evde bir kardeş olması fikrine alıştım. Efe benim en iyi oyun arkadaşım oldu. Gerçi hala yatağımı onunla paylaşmıyorum ama evde benim dilimden anlayan birinin olması çok güzel bişey.

Ya kediler?

Bir süredir yazları Burgazada’da bahçeli bir evde kalıyoruz. İlk sene gayet güzeldi ama sonraki senelerde başıma bir de kediler çıktı. Annem onları besledikçe, bahçe kediyle doluyor. Bende huzur bırakmadılar, tam yatıp güneşlenirken bir anda yanımdan koşarak geçiyorlar. Önceleri sinirlenip onları kovalıyordum, sonunda baktım ki yapacak çok fazla birşey yok, mecburen onları da kabullendim. Kedileri çok sevdiğim söylenemez ama eskisi gibi yaramazlıklarını kafama takmıyorum, onlara bulaşmıyorum. Galiba en iyisi bu...

Evde yasaklar veya kurallar var mı?

Annemle babam evlendiği ilk yıllarda bana yatak odasını yasaklamışlardı. Kapıyı kapatmazlardı ama içeri girmeme izin vermezlerdi. Kabullenmiştim, zaten kendi başıma salonda dileğim gibi yayılıyordum. Oldukça cesur bir köpeğim ama yıllardan beri şu “gök gürültüsü” dedikleri şeye alışamadım. Hala bu sesten korkarım ve soluğu annemin yanında alırım. Bir gece çok şiddetli bir yağmur vardı, öyle korkmuştum ki korkumdan ne onların yanına gidebildim ne de yatağımda uyuyabildim. Solunun bir duvarına tünedim ve korkudan tiril tiril titreyerek annemin beni almasını bekledim. Bir süre sonra bizim tembel uyandı ve beni kucağına alıp odaya götürdü. O günkü yüz ifademi hem komik hem de pek üzücü bulmuş hanımefendi. Ben de şimdi ne yaparlarsa yapsınlar odadan çıkmıyorum. Yatma zamanı geldiğinde herkesten önce odaya koşup yatağın en güzel yerine kuruluyorum. Horladığımı iddia edip beni odadan çıkarmak isteseler de külliyen yalan. Ben horlamam!

Yemek konusunda da bazı kuralları var. Örneğin masadan yemek yemem yasak. Çoğu zaman dediklerini dinliyorum ama kendime hakim olamadığım anlar olmuyor değil. Mesela bir akşam evde misafir varken herkes masadan bir dolmanın yürüdüğünü söylediğinde utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Ama ne yapayım çok güzel kokuyordu. Annemden istedim vermedi, babamdan istedim vermedi, ben de kendi işimi kendim gördüm ve birini masadan yürüttüm. İyi ki yürütmüşüm, pek lezzetliydi, tadı hala damağımda...

Uyanık olduğunu söylüyorlar, bu konuda neler söyleyeceksin?

Uyanıklık değil buna akıl denir. Mesela annem babama kahvaltı hazırlarken yatağımda uyumaya devam ederim. Neden? Çünkü annem masadan birşey yememe izin vermez. Şişmanlıyormuşum, fazla kilolarım başıma dert olabilirmiş!


Babam hiç onun gibi değil, bu yüzden o mutfağa giderken hep peşine takılırım. O yemeğinden bir lokma da olsa bana verir, insaflıdır. Uyanıklık hikayesi de şuradan geliyor galiba. Eskiden babam masadaki kırıntıları toplamak için eliyle masayı sildiğinde yatağıma geri dönerdim. Çünkü bunun anlamı “yemek bitti” idi. Bir süre sonra yemeğin ortasında bunu yaptıklarını fark ettim. Tabii benim içimde kötü niyet olmadığı için, bu hareketle birlikte yemeğin bittiğini düşünür, usulca odama giderdim. Sonra arkamdan güldüklerini anladım. Şimdi herkes masadan kalkana kadar bekliyorum. Akıllı olmak böyle bir şey.

Son bir soru, bir kere olsun sana dokunmama izin verir misin?

İşte senin anlamadığın nokta bu, bana dokunmak yasak değil ki. Elbette dokunabilirsin, zaten ben de senin kemiklerini pardon şaşırdım ellerini merak ediyorum uzun süredir :)


Tahmin edileceği üzere Oskar ile söyleşimiz burada son buldu. Sevgili Oskar’a kardeşi ve ailesiyle birlikte uzun ve sağlıklı bir ömür diliyoruz. Konuğumuz olduğu için de ayrıca teşekkürler...



Tüm Pati Dostları Yazıları