Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.

Pati Dostları

Nurcan Sürer ve Hayatındaki Patiler (19/09/2007)


Bu haftaki konuğumuz devlet tiyatrosu sanatçısı sevgili Nurcan Sürer.

O’nu “Sağır Oda” dizisindeki “Hürriyet Hanım” karakteri ile hatırlayabilirsiniz. Hayvanlarla ilgili çok hoş hikâyeleri olan Nurcan Hanım’la geçtiğimiz hafta tanıştık ve sizler için bir söyleşi hazırladık. Böyle hoş sohbet, keyifli ve samimi bir hanımla tanışmamıza vesile olan sevgili arkadaşım Nazlı’ya da bir kez daha teşekkür ederim.




Nurcan Hanım sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Boooşver yaşına gelmiş ama hayvanları asla boş vermemiş eski bir hayvan severim. Aslında bu sözü sevmiyorum. Ne demek hayvan sever? Dünyadaki canlıların birbirini sevmesinden daha doğal ne olabilir ki? Doğasever, bitki sever, insan sever… Bu uzar gider. Neyse... Gelelim kendimizi tanıtmaya. Ben otuz yıllık devlet tiyatrosu sanatçısıyım, naçizane. Ankara'da yaşıyorum, aslen İstanbulluyum.



Ülkemizin şartlarında tiyatro yapmaya çalışıyoruz. Hoş son bir kaç yıldır onu da yapamıyoruz ya, bunu da geçeyim uzun mevzu. Malum durumundan TRT’de seslendirme yapıyorum. Eskiden çeşitli Ankara yapımı işlerde çalıştım. En son geçen sezon Sağır Oda'da görev yapayım dedim, bunaldım, ayrıldım. Tiyatroda şu ara bir oyunda görevli değilim, yani adeta emekli gibiyim. Kedilerim, kitaplarım, ara sıra resim çalışması, kışın örgüler vs. oyalanmaya çalışıyorum.

Hayvanlar ne zaman hayatınıza girdi?

Bilmem hatırlamıyorum. Benim hatıralarımda böyle bir kavram yok. Çünkü hep varlar ve var olacaklar. Kendimi bildim bileli evimizde kedi, bahçede köpek, hava boşluğunda tavuk (benim civcivden büyüttüğüm), mahzende tavşan, kilerde yıkılan okulun çatısından topladığımız güvercin kumru yavruları… Bunlar ailece tarafımızdan bakılıp, yetiştirilip, yaşatılmıştır. Yapı olarak hayvana, bitkiye, doğaya, kısacası tüm canlılara değer veren bir ailede yetiştim. Bu yüzden onlar hayatımda hep var.



Evdeki hayvanlarınızdan biraz bahseder misiniz? Onlarla tanışmanız nasıl oldu?

1978 yılında Konservatuardan mezun olup kendi evimi açtığımda, karlı bir gece oyundan döndükten sonra apartman girişinde bir yavru kedi buldum. Yaklaşık yirmi günlüktü. Damlalıklarla besledim ve zamanla evin kızı haline geldi. 3–4 aylık olunca bir de Terrier köpek hediye geldi. Kızın ismi Rospik, oğlumuzunsa Teo'ydu. Maalesef bir süre sonra Teo'yu bir kazada kaybettim. Kızım uzun bir süre benimle hayatı paylaştı ama sonra işlerimin yoğunluğu yüzünden Silivri taraflarında bir arkadaşımın evine götürdüm. Şimdi aşireti orada yaşıyor.

Bir süre sokaktaki kedilere baktım. Uzun bir süre sonra komşumun kedisi doğurdu, ben işlerimin yoğunluğu nedeniyle bir kedi almak istemezken yavrulardan bir tanesi paçamdan tırmanarak beni seçtiğini tüm dünyaya ilan etti. Adını İbo koyduk çünkü miyavlamak yerine türkü söylüyordu! 15 yıl 3 ay birlikte yaşadık. Hayatımda çok büyük yeri olan İbo’yu Ankara'da tanımayan hayvan sever yoktu. Telefonda konuşması, poposunun üstünde oturması, muhabbette lafa karışması unutulmaz anılarımızdan.



Onu kaybettikten sonra tekrar kedi almayacağım diye direndim. Ancak yeni evime taşındıktan 6 ay sonra TRT'den dönerken bir çöp tenekesinin kenarında pislik içinde bir yavru buldum. Niyetim temizleyip, tedavi ettirip sahiplendirmekti. Ancak dünyalar güzeli bir kedi olan Paşa beni tavladı ve evde kaldı. Her şey harikaydı ama 3,5 yaşında böbrek yetmezliği çıkınca bir yıl tedaviyle yaşattık. Maalesef 27 Haziran 2006'da onu da kaybettim.



İkisi de melek oldu, kedi cennetinde birlikteler. Onları çok özlüyorum. Şimdi yeni kardeşleriyle avunup onlara iyi bakmaya çalışıyorum.

Başınız sağ olsun, gerçekten çok acı bir durum. Peki ya sonra?

Onun acısından sonra bir daha kedi almam diye yemin etmiştim ama ancak bir sene direnebildim. Şimdi Bambam ve Patiş’le hayatımı paylaşıyorum. Önce veteriner aracılığıyla Bambam'ı evlat edindim, sonra onun sağır olduğunu anlayınca arkadaşa ihtiyacı olduğunu düşünüp Patiş’e kavuştum. İkisi harika anlaşıyor. Ve tüm yaramazlıklarına rağmen tek bir guruldamalarıyla ya da pati pati yapmalarıyla beni mest ediyorlar. Evdeki tüm düzenlemeler prenslerime göre yapıldı. Patiş çok yakışıklı olduğunu biliyor ve her hareketinde bunu belli ediyor. Bambam ise inanılmaz sevimli ve insancıl. Umarım uzun yıllar hep birlikte sağlıklı ve mutlu yaşarız.



Bunların dışında sokakta beslediğim kedilerim ve köpeklerim var. Beni örnek alan komşularım da artık sokaktaki hayvanlar için bir şeyler yapmaya başladılar. Bu da beni çok mutlu ediyor.

Uzun yıllardır hayvanlarla iç içesiniz, onlarla ilgili başınıza gelen unutamadığınız ilginç bir olay var mı, bizimle paylaşır mısınız?

O kadar çok anım var ki. Hangisini anlatayım bilmiyorum... Rospik'in beni evden çıkarmayıp tren kazasından kurtardığını mı, evde büyü bulup bozduğunu mu? İboş'un sevmediği ya da beni üzen insanların elbisesinin üzerini pisleyip, kıyafetlerini lime lime parçaladığını mı? En iyisi Rospik'in beni tren kazasından nasıl kurtardığını anlatayım;

Arkadaşlarımla İstanbul'a gideceğim. O gece arkadaşlarım bana geldiler, hep beraber yola çıkacağız. Ama ne mümkün! Rospik, önce bavulu hazırlarken tüm kıyafetlerimi bavuldan dışarı attı. Sonra da kapının önüne geçip hepimize hırlamaya başladı. Dışarı çıkmamız mümkün değil! Pencereden bakkala seslenip yiyecek bir şeyler istedik. Ve yine gelen malzemeleri pencereden alabildik. Çünkü Rospik kapıya yaklaşanı tırmalıyordu. O gece benim yanımdan hiç ayrılmadı. Ta ki sabah olana kadar!

Ancak sabah olunca dışarı çıkmamıza izin verdi. Bakkala gittiğimde öğrendim ki bizim bineceğimiz tren Polatlı yakınlarında feci bir kaza yapmıştı. Trende birçok sanatçı arkadaşımız da vardı ve birçok yaralının yanında iki tanesini de kaybetmiştik. Rospik, biz dört arkadaşı önsezisiyle böylece kurtarmış oldu. Bence tüm hayvanların önsezileri dikkate alınmalı.



Sahipsiz sokak hayvanları ile ilgili neler düşünüyorsunuz?

Herkes yemeklerden artanı veya azıcık suyu bir kap içinde önlerine koysa ya da sokakta ulaşabilecekleri uygun yerlere koysa; duyarsızlara ve çocuklarına hayvan sevgisi aşılasa, onlara zarar verilmemesi ve dünyayı hep beraber paylaşmamız gerektiğini anlatsa belki de birçok sorun kendiliğinden çözülecek. Biraz daha duyarlılık lütfen...

Nurcan Hanım, çok teşekkür ederiz bu keyfili söyleşi için. Size minik patilerinizle birlikte uzun ve sağlıklı bir yaşam diliyoruz.


Tüm Pati Dostları Yazıları