Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.
Pati Dostları
Begüm Özbek ve Patileri (18/01/2007)
Uzun süredir göremediğimiz eski mankenlerimizden Begüm Özbek, bugünlerde hayvan hakları ile ilgili yaptığı çalışmalarla gündemde. Amerika’da yaşayan ve bir otelin yöneticiliğini yapan Begüm Hanıma ulaştık, bu hafta onun hayatına konuk olduk.
Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
Begüm Özbek; beni büyük bir çoğunluk Türkiye’de manken ve fotomodellik yaptığım dönemden hatırlar diye tahmin ediyorum. Şu anda Amerika'da yaşıyorum ve bir otelde müdür olarak çalışmaktayım.
Hayvanlarla iletişiminiz ne zaman başladı?
Hayvanlarla iletişimim ilkokulda başladı. Her zaman evimizin bahçesinde kedilerimiz oldu. Okul harçlıklarımı biriktirip onları veterinere götürürdüm. Onların sayesinde sevgiyi, paylaşmayı, ve empati yapmayı öğrendim. Anne ve babaların hayvanların çocuk gelişimi üzerindeki pozitif etkisini anlamaları için kedi, köpek sahiplenmelerini tavsiye ederim.
Eskiden daha çok manken kimliğiniz ön plandaydı, oysa bugün hayvan hakları savunucusu olarak gündemdesiniz, bu nasıl gerçekleşti.
Türkiye de yaşadığım dönemde annemin sayesinde konu ile ilgileniyordum. Fakat o dönemde olayların açıkçası bu kadar ciddi boyutlarda olduğunu fark etmemiştim. Mamak'ta yaşanan ve hepimizin yüreğini dağlayan, insanlık dışı vahşet görüntüleri, bardağı taşıran son damla oldu. Bunun üzerine Yaşam Hakkına Saygı Platformunun yönetimine katılarak ben de elimden geldiği kadar bu konuda çalışmalar yapmaya başladım.
Evde hayvan besliyor musunuz, bize onlardan bahseder misiniz?
Şu anda 2 tane labrador kırması köpeğim ve bir tane de balığım var. Köpeklerimden Kalie'yi 5 aylık, Kelcee'yi de 9 yaşında barınaktan sahiplendim. Üçüncü köpeğim Kora 8 Şubatta Amerika'ya uçuyor ve onu da Antalya'dan sahiplendim. Balığımın adı Chuck, onu serbest bırakmak istiyorum, ama henüz uygun bir ortam bulamadım.
Hayvan hakları savunucularının zaman içerisindeki gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’de hayvan hakları savunucularının bir araya gelerek, egolarını bir kenara bırakarak, yalnızca ve yalnızca hayvanlar için çalışmaları, örgütlenerek kurumsal kimlik kazanmaları gerekli. Örnek vermek gerekirse, PETA veya Amerikan Humane Society gibi kuruluşların Türkiye’de oluşması, yapılan çalışmaların havada kalmaması için şart. Daha az “ah ah, vah vah” deyip daha çok çalışmalıyız, daha çok insana ulaşmalıyız. Belediyelerin ve devletin üzerinde değişik şekillerde baskı uygulayarak yaptırımlarını arttırmalıyız, okullara gitmeliyiz, konferanslar düzenlemeliyiz vs. Bu konuda Türkiye’de ilk adımı da bizler Yaşam Hakkına Saygı olarak attık. Yurt içi ve yurt dışında toplam üç binden fazla üyemiz var. Değişik etkinlikler ve kampanyalar düzenleyerek yolumuzda emin adımlarla ilerliyoruz. Örneğin en son, Türkiye’de bir ilke imza atarak “bin ağaç + bin kap mama” kampanyası düzenledik ve büyük ilgi çekti. Korumuz Ocak ayında açılıyor. Yaşam hakkına saygı duyan herkesi açılışa bekleriz, web sitemizden detayları alabilirsiniz. www.yasamhakkinasaygi.com
Sizce yeryüzündeki en sevimli hayvan hangisi, örneğin size bir imkân sunulsa ve yeniden dünyaya gelseniz hangisi olmak isterdiniz. Neden?
Benim için bütün hayvanlar sevimli. Tekrar dünyaya gelecek olsam herhalde köpek olarak gelmek isterdim. Tabii Türkiye’de değil, çünkü ömrüm büyük bir ihtimalle belediye zabıtalarının hain kurşunları veya köpek sevmeyen sevgisiz, barbar apartman yöneticisinin verdiği fare zehiri ile kısa kesilirdi. Bir köpeğin dostluğunu dünyada hiç bir şeye değişmem. Onların sadakati, sonsuz sevgisi ve fedakârlığı beni derinden etkiliyor.
Mankenlik yaptığınız dönemlerde hayvan haklarını savunurken çevrenizden aldığınız olumlu ya da olumsuz tepkiler nelerdi?
En sık aldığım tepki "önce insan hakları, sonra hayvan hakları" şeklinde. Bu son derece yüzeysel, hiç bir derinliği olmayan ve saçma sapan bir eleştiri. Doğa bir bütündür. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler vs. ve hiç bir canlı diğeri için yaratılmamıştır. Bütün canlıların bu dünya da olmasının kendilerine göre sebepleri vardır. Bu sebepten dolayı bütün canlıların yaşam hakkına saygı duyulmalıdır. İnsan haklarına uzanan merdivenin de ilk basamağı hayvan haklarının kabul edilmesi ve uygulanmasıdır. Bu bilimsel olarak da ispatlanmış ve dünyanın bütün ileri gelen ülkelerinde kabul edilmiştir. Bir ülkenin, uzun vadede toplumsal değerlerini korumasının kendinden acizlere nasıl davrandığı ile direkt ilişkisi vardır. Ayrıca; katillere, tecavüzcülere, evde karısını kızını dövenlere bir bakın. Bunlar hayatlarında ilk önce hayvana eziyet etmiştir. Amerika'da tecavüz suçundan hapiste yatanlar arasında yapılan bir araştırmada, suçluların 45%'inin hayatlarında ilk olarak bir hayvana şiddet uyguladığı saptanmıştır. Bu dünya tarihinde bilinen birçok seri katil için de geçerlidir.
Sokak hayvanları için en uygun, kalıcı çözüm sizce ne olabilir.
Kısırlaştır + Aşılat + Yaşat / Sahiplen tek çözüm. Hindistan dahi bu programı uygulayarak sokak köpeği problemini çözdü. Bu hayvanların 80%'ini öldürmek mümkün olsa bile, diğer bölgeler de ve ormanlar da yaşayan hayvanlar süratle onların yerini alacaktır. Zira bir dişi köpek 6 yıl içinde 67,000 köpek üretmektedir. Belediyeler barbar ve insanlık dışı yöntemlerle hayvanları öldürmek yerine, gönüllülerle iş birliği yapmalı, pet shopları denetlemeli, hayvanların ülkeye kaçak girişini engellemeli. Kısacası sevgili Ahmet Şenpolat'ın dediği gibi "Su önce musluktan kapatılacak" Hayvanları öldürmek asla çözüm değil, olsaydı bugüne kadar sorun çözülmüş olmalıydı.
Amerika ile Türkiye deki hayvan haklarını kıyaslamanızı istesek, bize neler söyleyebilirsiniz?
Amerika'da hayvanlar ailenin bir parçası olarak görülüyor ve ona göre yetiştirilip bakımı yapılıyor. Hayvanlara şiddet uygulamanın ağır cezaları var bu ülkede. Örnek vermek gerekirse, geçtiğimiz günlerde köpeğini balkondan atıp öldüren bir şahsa dört yıl hapis cezası verildi. İnsan her yerde insan, burada da hayvanlara işkence edenler onların haklarını hiçe sayanlar var. Ama sonuçta bu ülkede önce mahkemeye, oradan da direkt hapse gidiyorlar.
Türkiye’ye baktığımda hayvan hakları konusunda yeni bir kıpırdanma görüyorum. Fakat kesinlikle Amerika'dan çok daha gerideyiz bu konuda. Hayvan haklarının bu ülkede kabul edilmesi ve anlaşılması için bir jenerasyonun değişmesi gerek. Bizler hala sokakta köpekleri av tüfeği ile vuran, evinin bahçesinde ekmek bıçağı ile kurban kesen, eşekleri gözünden bıçaklayan, hayvanların canlı olduğunu idrak edememiş bir toplumuz. Hayvan haklarını korumak adına çıkarılan yasalar ne yazık ki devletin kendisi tarafından sürekli ihlal ediliyor ve hapis cezası yok Türkiye’de. 5199'da yer alan para cezaları süratle hapis cezasına çevrilmeli ve uygulanmalı.
Son olarak söylemek istediğim şey, Türkiye’deki sahipli veya sahipsiz hayvanların haklarının korunması, uğradıkları işkenceler ve vahşet aslında büyük bir resmin sadece bir parçası. Bütün dünyada söz konusu para veya rant olunca insani değerler hiçe sayılıyor. Örneğin, Çin'de kediler ve köpekler, Kanada’da sealler kürkü için öldürülüyorlar. Her gün binlerce hayvan deneyler için sakat bırakılıyor veya elektrik şoku verilerek, kasıklarından bıçaklanarak vahşi bir biçimde öldürülüyorlar. Lütfen kürk giymeyin ve hayvanlar üzerinde deney yapan şirketlerin ürünlerini kullanmayın. Hepimiz bir şeyler yapabiliriz.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Yaşam hakkına saygı dolu, mutlu yıllar dileğiyle...
Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
Begüm Özbek; beni büyük bir çoğunluk Türkiye’de manken ve fotomodellik yaptığım dönemden hatırlar diye tahmin ediyorum. Şu anda Amerika'da yaşıyorum ve bir otelde müdür olarak çalışmaktayım.
Hayvanlarla iletişiminiz ne zaman başladı?
Hayvanlarla iletişimim ilkokulda başladı. Her zaman evimizin bahçesinde kedilerimiz oldu. Okul harçlıklarımı biriktirip onları veterinere götürürdüm. Onların sayesinde sevgiyi, paylaşmayı, ve empati yapmayı öğrendim. Anne ve babaların hayvanların çocuk gelişimi üzerindeki pozitif etkisini anlamaları için kedi, köpek sahiplenmelerini tavsiye ederim.
Eskiden daha çok manken kimliğiniz ön plandaydı, oysa bugün hayvan hakları savunucusu olarak gündemdesiniz, bu nasıl gerçekleşti.
Türkiye de yaşadığım dönemde annemin sayesinde konu ile ilgileniyordum. Fakat o dönemde olayların açıkçası bu kadar ciddi boyutlarda olduğunu fark etmemiştim. Mamak'ta yaşanan ve hepimizin yüreğini dağlayan, insanlık dışı vahşet görüntüleri, bardağı taşıran son damla oldu. Bunun üzerine Yaşam Hakkına Saygı Platformunun yönetimine katılarak ben de elimden geldiği kadar bu konuda çalışmalar yapmaya başladım.
Evde hayvan besliyor musunuz, bize onlardan bahseder misiniz?
Şu anda 2 tane labrador kırması köpeğim ve bir tane de balığım var. Köpeklerimden Kalie'yi 5 aylık, Kelcee'yi de 9 yaşında barınaktan sahiplendim. Üçüncü köpeğim Kora 8 Şubatta Amerika'ya uçuyor ve onu da Antalya'dan sahiplendim. Balığımın adı Chuck, onu serbest bırakmak istiyorum, ama henüz uygun bir ortam bulamadım.
Hayvan hakları savunucularının zaman içerisindeki gelişimini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’de hayvan hakları savunucularının bir araya gelerek, egolarını bir kenara bırakarak, yalnızca ve yalnızca hayvanlar için çalışmaları, örgütlenerek kurumsal kimlik kazanmaları gerekli. Örnek vermek gerekirse, PETA veya Amerikan Humane Society gibi kuruluşların Türkiye’de oluşması, yapılan çalışmaların havada kalmaması için şart. Daha az “ah ah, vah vah” deyip daha çok çalışmalıyız, daha çok insana ulaşmalıyız. Belediyelerin ve devletin üzerinde değişik şekillerde baskı uygulayarak yaptırımlarını arttırmalıyız, okullara gitmeliyiz, konferanslar düzenlemeliyiz vs. Bu konuda Türkiye’de ilk adımı da bizler Yaşam Hakkına Saygı olarak attık. Yurt içi ve yurt dışında toplam üç binden fazla üyemiz var. Değişik etkinlikler ve kampanyalar düzenleyerek yolumuzda emin adımlarla ilerliyoruz. Örneğin en son, Türkiye’de bir ilke imza atarak “bin ağaç + bin kap mama” kampanyası düzenledik ve büyük ilgi çekti. Korumuz Ocak ayında açılıyor. Yaşam hakkına saygı duyan herkesi açılışa bekleriz, web sitemizden detayları alabilirsiniz. www.yasamhakkinasaygi.com
Sizce yeryüzündeki en sevimli hayvan hangisi, örneğin size bir imkân sunulsa ve yeniden dünyaya gelseniz hangisi olmak isterdiniz. Neden?
Benim için bütün hayvanlar sevimli. Tekrar dünyaya gelecek olsam herhalde köpek olarak gelmek isterdim. Tabii Türkiye’de değil, çünkü ömrüm büyük bir ihtimalle belediye zabıtalarının hain kurşunları veya köpek sevmeyen sevgisiz, barbar apartman yöneticisinin verdiği fare zehiri ile kısa kesilirdi. Bir köpeğin dostluğunu dünyada hiç bir şeye değişmem. Onların sadakati, sonsuz sevgisi ve fedakârlığı beni derinden etkiliyor.
Mankenlik yaptığınız dönemlerde hayvan haklarını savunurken çevrenizden aldığınız olumlu ya da olumsuz tepkiler nelerdi?
En sık aldığım tepki "önce insan hakları, sonra hayvan hakları" şeklinde. Bu son derece yüzeysel, hiç bir derinliği olmayan ve saçma sapan bir eleştiri. Doğa bir bütündür. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler vs. ve hiç bir canlı diğeri için yaratılmamıştır. Bütün canlıların bu dünya da olmasının kendilerine göre sebepleri vardır. Bu sebepten dolayı bütün canlıların yaşam hakkına saygı duyulmalıdır. İnsan haklarına uzanan merdivenin de ilk basamağı hayvan haklarının kabul edilmesi ve uygulanmasıdır. Bu bilimsel olarak da ispatlanmış ve dünyanın bütün ileri gelen ülkelerinde kabul edilmiştir. Bir ülkenin, uzun vadede toplumsal değerlerini korumasının kendinden acizlere nasıl davrandığı ile direkt ilişkisi vardır. Ayrıca; katillere, tecavüzcülere, evde karısını kızını dövenlere bir bakın. Bunlar hayatlarında ilk önce hayvana eziyet etmiştir. Amerika'da tecavüz suçundan hapiste yatanlar arasında yapılan bir araştırmada, suçluların 45%'inin hayatlarında ilk olarak bir hayvana şiddet uyguladığı saptanmıştır. Bu dünya tarihinde bilinen birçok seri katil için de geçerlidir.
Sokak hayvanları için en uygun, kalıcı çözüm sizce ne olabilir.
Kısırlaştır + Aşılat + Yaşat / Sahiplen tek çözüm. Hindistan dahi bu programı uygulayarak sokak köpeği problemini çözdü. Bu hayvanların 80%'ini öldürmek mümkün olsa bile, diğer bölgeler de ve ormanlar da yaşayan hayvanlar süratle onların yerini alacaktır. Zira bir dişi köpek 6 yıl içinde 67,000 köpek üretmektedir. Belediyeler barbar ve insanlık dışı yöntemlerle hayvanları öldürmek yerine, gönüllülerle iş birliği yapmalı, pet shopları denetlemeli, hayvanların ülkeye kaçak girişini engellemeli. Kısacası sevgili Ahmet Şenpolat'ın dediği gibi "Su önce musluktan kapatılacak" Hayvanları öldürmek asla çözüm değil, olsaydı bugüne kadar sorun çözülmüş olmalıydı.
Amerika ile Türkiye deki hayvan haklarını kıyaslamanızı istesek, bize neler söyleyebilirsiniz?
Amerika'da hayvanlar ailenin bir parçası olarak görülüyor ve ona göre yetiştirilip bakımı yapılıyor. Hayvanlara şiddet uygulamanın ağır cezaları var bu ülkede. Örnek vermek gerekirse, geçtiğimiz günlerde köpeğini balkondan atıp öldüren bir şahsa dört yıl hapis cezası verildi. İnsan her yerde insan, burada da hayvanlara işkence edenler onların haklarını hiçe sayanlar var. Ama sonuçta bu ülkede önce mahkemeye, oradan da direkt hapse gidiyorlar.
Türkiye’ye baktığımda hayvan hakları konusunda yeni bir kıpırdanma görüyorum. Fakat kesinlikle Amerika'dan çok daha gerideyiz bu konuda. Hayvan haklarının bu ülkede kabul edilmesi ve anlaşılması için bir jenerasyonun değişmesi gerek. Bizler hala sokakta köpekleri av tüfeği ile vuran, evinin bahçesinde ekmek bıçağı ile kurban kesen, eşekleri gözünden bıçaklayan, hayvanların canlı olduğunu idrak edememiş bir toplumuz. Hayvan haklarını korumak adına çıkarılan yasalar ne yazık ki devletin kendisi tarafından sürekli ihlal ediliyor ve hapis cezası yok Türkiye’de. 5199'da yer alan para cezaları süratle hapis cezasına çevrilmeli ve uygulanmalı.
Son olarak söylemek istediğim şey, Türkiye’deki sahipli veya sahipsiz hayvanların haklarının korunması, uğradıkları işkenceler ve vahşet aslında büyük bir resmin sadece bir parçası. Bütün dünyada söz konusu para veya rant olunca insani değerler hiçe sayılıyor. Örneğin, Çin'de kediler ve köpekler, Kanada’da sealler kürkü için öldürülüyorlar. Her gün binlerce hayvan deneyler için sakat bırakılıyor veya elektrik şoku verilerek, kasıklarından bıçaklanarak vahşi bir biçimde öldürülüyorlar. Lütfen kürk giymeyin ve hayvanlar üzerinde deney yapan şirketlerin ürünlerini kullanmayın. Hepimiz bir şeyler yapabiliriz.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.
Yaşam hakkına saygı dolu, mutlu yıllar dileğiyle...
Tüm Pati Dostları Yazıları
- Mutlu Köpek Oteli
- Badik...
- Tolga Öztorun ve Hayatındaki Patiler
- Bengi Berk Babanoğlu ve Ailesi
- Okan Törün ve Terapi Köpeği Daisy
- Sultan Gülyar ve Büyükada Barınağı
- Damla Ayhan ve Hayatındaki Patiler
- Yedikule Hayvan Barınağı ve Meral OLCAY
- Bade Erguvan ve Fatih Camisi Kedileri
- Özgün Öztürk ve Yaşam Hakkına Saygı
- Büyükada Barınağı ve Özün Kanbay
- Nilgün Engin Ün ve Ailesi
- Tuzla Rehabilitasyon Merkezi
- Oskar ve Ailesi...
- Vahşi Doğa Fotoğrafçısı Süha Derbent
- Golden Retriever Sahiplerinin Pikniğinde
- Nilgün Bayram ve Hayatındaki Patiler
- İlknur Saraç ve Hayatındaki Patiler
- Atatürk ve Hayvan Sevgisi
- Sarman Kitapçı ve R. Gülşen Tatlısumak
- Pozitif Köpek Eğitmeni - Neşe Öztürk
- Nurcan Sürer ve Hayatındaki Patiler
- Eda Çakmak ve Patiş
- Hülya Yenidoğan ve Hayatındaki Patiler
- Ayhan Ege ve Hayatındaki Patiler
- Veteriner Hekim N.Gürkan Gülanber
- Kuaför Nevin Hanım ve Kedileri
- Pınar Erkum, Kedileri ve Alerji Üzerine
- Selma Yıldırım ve Köpekleri
- Merve Ezen ve Minnoş
- Çiğdem Demirci ve Beyaz’ın Hikâyesi
- İlker Bey ve Ailesi
- Filiz Seeborg, ikiz bebekleri ve kediler
- Ankara'lı Hayvan Severler
- Çakıl Hamile Koçluğu Yapıyor
- Ela, Müslüm ve Gümüş
- Deniz ve Miço
- Hamilelik ve Toksoplazma/Dr.Alper Mumcu
- Üsküdar Hayvan Barınağı
- Pati Dostu Hamile Anneler -II-
- Pati Dostu Hamile Anneler -I-
- Baran Kaya, Çakıl ve Komşuları
- Begüm Özbek ve Patileri
- Bandit ve Ailesi
- Bu bayram bir can bağışlayın...
- Özgür Kıbrıs ve Memiş
- Sema Özpekmezci ve Köpeği Badik
- Oya Önder ve Hayatındaki Patiler