Pati Dostları
Deniz ve Miço (21/02/2007)
İki kardeş onlar, tek farkları biri dünyaya yeni geldi ve ailemize katıldı. 19 Ocak 2006 tarihinde doğdu, diğeri ise fıstık pati Miço, biz evlendiğimizde ailemize katıldı. 15 Mart 1998, yani sekiz yıldır bizimle. Kayınvalidemin Terrier cinsi köpeği doğum yapınca en küçük ve çelimsiz olanını kimse almaz bari biz alalım dedik. Çok güzel ve akıllı Miçomuz böylece ailemize katıldı. Miço ile balayına bile birlikte gittik. Ben daha önce iki kere hamile kaldım fakat üç ay dolmadan bebeklerimi kaybettim, doktorum Bülent Faka Bey’e köpeğimden dolayı bebeklerimi kaybetmiş olabilir miyim? diye sorduğumda hiç alakası yok dedi, fakat yine de tokzoplazma testini yaptık ve gerçekten de kan değerlerimin düzgün olduğunu öğrendik. Deniz, sekiz yıl sonra aramıza katıldı.
Doğumdan önce Miço ile nasıl anlaşacaklar diye korkularım oldu. Çünkü en aklı başındaki insanlar bile “at o köpeği bebeğe zarar verir” dediler. Hiç bir zaman kulak asmadım ama bu sözler kafamda hep yer ettiğinden bebekle eve geldiğimiz gün beni bir panik aldı. Miço dört gün sonra eve döndüğümüzde çok mutlu oldu. Her zamanki gibi bizi kapıda kucaklayarak karşıladı. Bu sefer ona daha büyük bir hediye paketi ile gelmiştik. Onu bana verin diye kucağımıza atladı, çünkü biz her seyahatten sonra ona öten bir bebek veya pelüş bir oyuncak getirirdik. Yalnız bu seferki daha güzel kokuyordu ve en önemlisi canlıydı.
Daha önce Miço’nun kıskançlığını biliyorduk, pek çok tecrübemiz olmuştu. Eve akvaryum kurduğumuz gün karalar bağlamıştı, çünkü onun sevgisini paylaşacak birileri gelmişti, balıklara yem verirken bile bize kızıyordu. Bana çok düşkündü anneannem ve eşim beni öptüğünde onlara kızıyor, havlıyordu. Açıkçası bu benim hoşuma gidiyordu, Miço’nun evdeki gözdesi olmak ve diğerlerinden beni çok sevmesine bayılıyordum. Fakat şimdi durum farklıydı, çok istediğimiz ve beklediğimiz bebeğimizi MİÇO KISKANACAKMIYDI?
Veterinerium’un ortaklarından Aykut Bey bizim hem komşumuz hem de Miço’nun sevdiği doktorumuz. Kendisine bebekle köpek nasıl olur diye danıştık. Miço’nun aşılarını yaptıktan sonra hiçbir sorununuz olmaz, bebek emeklerken tüyünü yutsa bile çıkar siz merak etmeyin diye basitçe anlattı. Kendilerinin de iki küçük kızı var ve evde emektar kedileri ile büyüdüğünü anlattı. Biz buna rağmen evin temizliğine bu sene daha çok önem verdik. Daha hijyenik sabunlar kullandık ve her seferinde ellerimizi ve Miço’nun patilerini yüzünü temiz tutmaya çalıştık.
İlk bir hafta benim için boş yere kâbus oldu. İnsanların doldurmasından etkilendiğimden olayı abarttığımı anladım. Miço, Deniz’in bir oyuncak olmadığını onu anlatmamızla anlar gibi oldu. Sonra geceleri sabaha kadar onu emzirmemi izledi, benimle uyandı, benimle altını değiştirdi, yemek yedi, gezdi, uyudu. Tüm bu koşuşturmalar gün boyunca da devam etti. Beni bir an yalnız bırakmadı, evde “three amigos” şeklinde koşturup durduk ve Deniz’e beraber baktık. Bu koşuşturmaca bazen beni daraltıyordu. Fakat biliyordum ki bana yardım etmeye, destek olmaya çalışıyordu ve yapabileceği en iyi şey benimle olmaktı. Ben Deniz’in altını değiştirirken o da ön patilerine kafasını koymuş bizi seyrediyordu. Akşam yatakta ayakucumuzda yatıyor, benimle uyanıp hiç rahatsız etmeden bizi izliyordu. Bazen eski günlerdeki gibi yorganın altına girip yanımıza gelmeye çalışıyordu ama biz onu tatlı sert uyarıyorduk. Birlikte tatile bile gittik, arabada çok uslu oturdu, hiç havlamadı bile. Deniz’in oyuncaklarının ayrı olduğunu anladı, onları ağzına almadı. Arada bir kaçamak yaptı, fakat biz onu uyarmaya devam edince sadece kendi oyuncakları ile oynadı.
Emekleme zamanında korkulu rüyamız tüylerdi, neyse ki Miço tüyü uzun olmasına rağmen tüyleri çok dökülmüyor, bu da bize sorun olmadı. Tek sorunumuz bu on iki ay içinde Miço’nun her tıkırtıya, asansör sesine ve kapıya gelenlere havlayarak Deniz’i uyandırmasıydı. Terrier cinsi olduğundan bu onların özelliğiydi, annesi de böyleydi. Belki de küçücük bir köpek olduğu için korkuyor veya bekçilik yapıyordu. Bu huyunu tam anlamıyla bırakmadı, Deniz’i çok uyandırdı ama onun Deniz için yeri ayrı biz bunu biliyoruz.
Dün Deniz ilk kez 4 adım attı, aslında epeydir, bacakları kuvvetli biz onun yürümesini daha önce bekliyorduk. Sanırım Miço’yu taklit ediyor, normalin Miço gibi dört ayak üstünde gitmek olduğunu düşünüyor olabilir. Deniz’in ilk konuşması Miço nerede dediğimizde küçük dudakları ile "hov" oldu. Banyo küvetinde Deniz’le banyo yaptığımızda yanımıza gelip bizi kontrol etti. Deniz uykudan uyanınca benim duymadığım zamanlarda yanıma koşup bana “hadisene nerede kaldın” diye haber verdi.
Arada kıskançlık yok mu? Var tabii, balon ve top oynarken Deniz onunla oynamak veya sevmek istediğinde arada kıskanıyor ve Deniz’e kızıyor. Ama ben Deniz’e doya doya sarılıp öpüyorum. Buna hiç ses çıkarmıyor çünkü biliyor ki Deniz’in öpülmeye ve sevgiye kendi gibi ihtiyacı var, o küçük bir bebek ve Miço onun abisi. Deniz yatınca Miço benim kucağımda olur, onu çok seviyorum. Tabii eskisi gibi onunla çok fazla ilgilenemiyorum fakat o nedenini biliyor. Benimle olan ilişkisi biraz etkilendi, ben hem çalışıp hem de evde Deniz’in peşinde koşturup, ev işleri ile uğraşınca onunla eskisi kadar ilgilenemiyorum. Ama Deniz büyüyünce bunu telafi edeceğim.
Ne olur ne olmaz diye biz hiçbir zaman onları yalnız bırakmadık. Her zaman ikisini de kontrol altında tuttuk ama benim akıllı oğlum şimdiye kadar bizi hiç üzmedi. Deniz onun kuyruğunu ve tüylerini sevmek için koparsa, onu kovalasa da hiç sesini çıkarmadı. Çok sevdiği teyzesi, anneannesi, dedesi, babaannesi ve büyük babasını da paylaştı. Önce Deniz’i sevmelerine izin verdi, sonra kendini sevdirdi.
Şimdi Deniz ayaklanıyor ve Miço’yu başka bir tehlike bekliyor. Deniz ona mama sandalyesinden mamalar atıyor ve onu beslemeye bayılıyor. Miço’yu aşırı şişmanlatmamak için anlaşılan yine gözümüzü bu iki yaramazın üzerinden ayırmamız gerekiyor. Deniz sokağa çıkınca köpeklerden korkmuyor ve onları Miço’yu sevdiği gibi sevmek için atılıyor. Deniz’in ileride belki kardeşi olmayabilir, bu tempoda ikinci bir çocuğa vaktim olur mu diye bilemiyorum. Bu yüzden Miço nun evde olması bizim için büyük şans. Çünkü Deniz’in zaten bir oyun arkadaşı, dostu ve kardeşi var. Sevgi her şeyin ilacıdır, hele hayvan sevgisi en güzelidir. Sevgiyi tatmamış insanlar, sevgiyi hayvan dostlarımızdan öğrenebilirler.
Sevgili Aygül Hanıma bu söyleşi için çok teşekkür ederiz.
Tüm Pati Dostları Yazıları
- Mutlu Köpek Oteli
- Badik...
- Tolga Öztorun ve Hayatındaki Patiler
- Bengi Berk Babanoğlu ve Ailesi
- Okan Törün ve Terapi Köpeği Daisy
- Sultan Gülyar ve Büyükada Barınağı
- Damla Ayhan ve Hayatındaki Patiler
- Yedikule Hayvan Barınağı ve Meral OLCAY
- Bade Erguvan ve Fatih Camisi Kedileri
- Özgün Öztürk ve Yaşam Hakkına Saygı
- Büyükada Barınağı ve Özün Kanbay
- Nilgün Engin Ün ve Ailesi
- Tuzla Rehabilitasyon Merkezi
- Oskar ve Ailesi...
- Vahşi Doğa Fotoğrafçısı Süha Derbent
- Golden Retriever Sahiplerinin Pikniğinde
- Nilgün Bayram ve Hayatındaki Patiler
- İlknur Saraç ve Hayatındaki Patiler
- Atatürk ve Hayvan Sevgisi
- Sarman Kitapçı ve R. Gülşen Tatlısumak
- Pozitif Köpek Eğitmeni - Neşe Öztürk
- Nurcan Sürer ve Hayatındaki Patiler
- Eda Çakmak ve Patiş
- Hülya Yenidoğan ve Hayatındaki Patiler
- Ayhan Ege ve Hayatındaki Patiler
- Veteriner Hekim N.Gürkan Gülanber
- Kuaför Nevin Hanım ve Kedileri
- Pınar Erkum, Kedileri ve Alerji Üzerine
- Selma Yıldırım ve Köpekleri
- Merve Ezen ve Minnoş
- Çiğdem Demirci ve Beyaz’ın Hikâyesi
- İlker Bey ve Ailesi
- Filiz Seeborg, ikiz bebekleri ve kediler
- Ankara'lı Hayvan Severler
- Çakıl Hamile Koçluğu Yapıyor
- Ela, Müslüm ve Gümüş
- Deniz ve Miço
- Hamilelik ve Toksoplazma/Dr.Alper Mumcu
- Üsküdar Hayvan Barınağı
- Pati Dostu Hamile Anneler -II-
- Pati Dostu Hamile Anneler -I-
- Baran Kaya, Çakıl ve Komşuları
- Begüm Özbek ve Patileri
- Bandit ve Ailesi
- Bu bayram bir can bağışlayın...
- Özgür Kıbrıs ve Memiş
- Sema Özpekmezci ve Köpeği Badik
- Oya Önder ve Hayatındaki Patiler