Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.

Pati Dostları

Nilgün Bayram ve Hayatındaki Patiler (04/12/2007)


Bu haftaki konuğumuz Ankara’dan sevgili Nilgün Bayram. Nilgün Hanım, köpeği Çıtır ile beraber yaşarken tesadüfen sitemize rastlamış. İlanlara göz atarken iki görmeyen kedinin hikayesinden çok etkilenmiş ve hiç hesapta olmadığı halde bir anda onlara kucak açmış. Bir süre sonra Çilek adını verdikleri yardıma muhtaç bir köpeğe daha yuvasını açan Nilgün Hanım’ın hayatına konuk olduk bu hafta. Sımsıcak, sevgi dolu kalbi ve bu güzel söyleşi için kendisine teşekkür ederiz.



Nilgün Hanım sizi biraz tanıyabilir miyiz?

1955 yılında Ankara’da doğdum ve hep burada yaşadım. ODTÜ mezunuyum, İnşaat Yüksek Mühendisiyim. Kızım Çıtır 4 yaşındayken onu daha fazla yalnız bırakıp işe gitmeye dayanamadım ve emekli oldum.

     

Öğretim üyesi bir arkadaşımdan çeviri üstüne özel dersler aldım, şimdi evde İngilizceden Türkçeye teknik çeviri yapıyorum. En büyük hobim okumak, genellikle fen bilimlerinde yazılmış kitaplar okurum ama roman okumayı da severim. Ahşap objeler boyamayı seviyorum ancak istediğim kadar vakit ayıramıyorum.


Hayvanlarla iletişiminiz ilk ne zaman başladı? Onlara ait unutamadığınız özel bir anınız var mı?

Hayvanlarla gerçek anlamda iletişimim ben 4 yaşındayken babamın kanarya beslemeye merak sarmasıyla başladı diyebilirim. Evimiz kısa sürede cıvıl cıvıl kanaryalarla doldu ve bu durum uzun yıllar sürdü. Çok küçükken onları öpmek isterdim, babam elime veremez kendisi tutardı, ben de başlarını öperdim. Hala dudaklarımda o minicik başları hissederim.

80’li yıllarda yeğenim için alınan iki su kaplumbağası daha sonra benim oldular. Bir ara kaplumbağalardan birinin gözlerine perde indi ve kör oldu. Veteriner fakültesine götürdüm ama dokunulduğu an başını içeri çektiği için muayene edilemedi. Bir göz damlası verdiler, gözlerine damlatmaya çalışın dediler. O yıllarda henüz ailemle yaşıyordum, babam kapluşcuğu zooloji fakültesine götürdü, orada da bir süre sadece sebzeyle beslenmesini önermişler. En son bir akvaryumcuya danıştık, o da bir mantar ilacı vererek her gün yarım saat ilaçlı suda bekletmemizi söyledi. Önerilen her şeyi her gün aynen uyguladım, birkaç günlük uğraştan sonra benim elimdeyken kafasını dışarıda tutmaya alıştığı için göz damlasını da kullanabildim. 1.5 ay sonra gözleri iyileşmişti. Nasıl sevindiğimi anlatamam. Gözleri görmediği için verdiğim yiyecekleri yiyemiyordu tabii, elimle besliyordum ve bütün bu süreçte yalnız benim elimden mama yemişti. Hayvanlar sandığımızdan çok daha akıllı, minicik su kaplumbağası bile sizi tanıyabiliyor. Bu benim için özel bir anıdır.

Evinizi paylaştığınız hayvanlarınızla nasıl tanıştınız? Biraz onlardan bahseder misiniz?

Evimizin baş prensesi, kızım Çıtır. 9 yaşında bir Cocker Spaniel. Çok sevecen, sakin ve insancıl bir köpecik. Bütün insanların kendisini seveceğini sanıyor. Bütün köpeklerle de iyi geçiniyor. Hep bir köpeğim olmasını istiyordum ama acaba bir köpeği mutlu edebilir miyim endişesi taşıyordum. Bu istek çok yoğunlaşınca önce köpek cinslerini tanıtan bir kitaptan her cinsin özellikleri hakkında bilgi edindim. Daha sonra köpek bakımı ve eğitimi üstüne iki kitap alıp okudum. Aklıma takılan soruları yazıp şimdiki veterinerimize gittim. Onunla da konuştuktan sonra bir köpeği mutlu edebileceğime ikna olup Çıtır’ımı sahiplendim. Bana geldiğinde henüz 6 haftalıktı ve rüyasında annesini emdiğini gösteren hareketler yapıyordu.

Çıtır üzülür endişesiyle başka bir hayvan sahiplenmeyi düşünmüyordum ancak internette bir arama yaparken bu siteye rastladım ve ilanları okudukça zor durumda bir hayvana yardım etmek için büyük bir istek duymaya başladım. Böylece pisi prensesler aramıza katıldı.

Kader ve Sevap 4 yaşlarında dişi kedicikler. Adları çoğu kişiye tuhaf geldiği için önce bundan bahsedeyim. İsimlerinin yeğenimle benim aramda esprili bir öyküsü var; insanların onları sahiplenmeme gösterdikleri tepkilerden kaynaklanan bir espri. Ama özellikle belirtmek isterim ki benim onları sahiplenmemde herhangi bir metafizik düşünce yok.



İkisi birlikte bir kafesin içinde, 3 yıl boyunca güneş ışığına hasret olarak bir veteriner kliniğinin bodrum katında yaşamışlar. İlanı okuyunca çok etkilendim. Aslında her ilandan etkilenip üzülüyorum. Kendi gözlerimin görmediğini ve küçük bir odada hapis hayatı yaşadığımı düşündüm. Düşüncesine bile tahammül etmek zor. O iki canın oradan kurtulması gerektiğini düşündüm ve ilandaki numarayı aradım.

Şu anda evimizde bir de misafir köpeciğimiz var; Çilek. 2-2,5 yaşlarında minicik bir kaniş-terrier kırması. Çilek’ i bir arkadaşımla köpeklerimizi gezdirirken sokakta perişan durumda bulduk. 2 aydır o da aramızda, şimdi durumu çok iyi. Burada da ilanı var, ona güzel bir yuva arıyoruz.


Neden sakat bir hayvanı evlat edinmeyi tercih ettiniz?

Bu canlar zaten bir talihsizliğe uğramış, hiç olmazsa hayatlarını biraz kolaylaştırır, biraz güzelleştirebilirim düşüncesiyle sakat hayvan sahiplenmeyi arzu ettim. Sokakta yaşayamazlar, kafes içinde ömür tükenmez. Mutlu olmak onların da hakkı. Şimdi oynayışlarını, sevdiğim zaman guruldamalarını izlerken çok doğru bir şey yaptığımı düşünüp seviniyorum.

Köpeğiniz kedilerinizin göremediğinin farkında mı, onlara yaklaşımı nasıl?

Evet, pisicikleri gördüğü an anladı. Kediler taşıma çantalarından çıkmadan önce heyecanla, kuyruğunu sallayarak bekliyordu. Kediciklerin çıkmasıyla birlikte kuyruğu düştü, resmen durgunlaştı. Son derece sakin bir şekilde kendisini koklamalarına izin verdi.



Kedilerim köpek korkusu bilmiyorlar ve rahatça Çıtır'a yaklaşıyorlar, o da onlara karşı gayet sabırlı ve anlayışlı. İnsanların hayvanlardan alması gereken çok ders var diye düşünüyorum.

Kedileriniz ve köpeğinizin birbirleri ile iletişimi nasıl? Kıskançlıklar oluyor mu? Ya da beraber nasıl vakit geçiriyorlar?

Pek fazla iletişim yok ama kıskançlık da yok. Ara sıra koklaşıyorlar. Özellikle Kader çok girişken, sık sık Çıtır'a yanaşıp kokluyor. Kediler birbirleriyle veya benimle oynarken Çıtır bizi izlemekle yetiniyor.



Yalnız Çıtır’ın, misafirimiz olan Çilek’i kıskandığını ve üzüldüğünü gözlemliyorum. Çilek’e kötü davranmıyor fakat çok neşesiz olmasından kıskandığını anlıyorum ve ben de çok üzülüyorum.

Gözleri görmeyen kedilerinizin diğer kedilerden farkı var mı? Kumunu, mamasını kendi başına bulabiliyor mu ya da evdeki yaşantıları nasıl geçiyor? Normal kediler gibi oyun oynayıp evin içinde koşturuyorlar mı? En çok korktukları şey ya da en çok hoşlarına giden şey nedir? Sizin dışınızda diğer insanlarla iletişimleri nasıl? Onlar için evinizde özel bir takım düzenlemeler yaptınız mı?

6 yıl önce yeğenim sokakta yara bere içinde bulduğu bir yavru kediyi sahiplendiği için kedileri de oldukça tanıyor ve kedi bakımını biliyordum.

Gözleri görmeyen kedilerin sağlam kedilerden pek farkı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Kum kullanmayı hemen öğrendiler, mama ve su kaplarının yerini de hemen öğrendiler. Bana hiç zorluk yaşatmadılar. Koku alma ve işitme duyuları çok gelişmiş, ayrıca yön ve yükseklik algılamaları da çok iyi.

Kızlarım çok oyuncu, normal kediler gibi oyuncaklarıyla, benimle ve birbirleriyle oynuyorlar. Kader tam bir kucak minderi, gurgur kucakta oturmayı çok sever. Sevap daha mesafeli, o evin içinde dolaşmaktan hoşlanıyor. Kucakta fazla durmaz ama sürtünmeye ve kendini sevdirmeye bayılır. Sesli faresiyle saatlerce oynayabilir. Çıngıraklı topunun peşinde koşturması ise görülmeye değer. İlk birkaç gün her dokunuşumda korktular, hiç onları seven bir el olmamış ki. Alışınca korkuları da geçti. Başka insanlara alışmaları biraz zaman alıyor, önce korkuyorlar doğal olarak.

Odalarımdan birini onlar için düzenledim, kırılıp dökülecek şeyleri kaldırdım ve ihtiyaç malzemelerini aynı odaya koydum. Evin içinde gezip dolaşıyor, istedikleri zaman odalarına gidiyorlar. Odalarında uyumayı tercih ediyorlar. Eve bir yabancı geldiği zaman odalarından çıkmıyorlar.



Kızlarımın odası güneş alıyor. Düşmesinler diye pencereye kümes teli taktırdım. İyi havalarda açık pencerenin önünde oturmayı çok seviyorlar, sanırsınız ki dışarıyı seyrediyorlar. Ayrıca güneş ışığının altında kıvrılıp yatmaktan çok hoşlanıyorlar.

Yalnız, bu düzen Çilek geldiğinden beri bozuldu, ancak Çilek’i bir odaya kapattıktan sonra pisiciklerimi odalarından kısa sürelerle çıkarabiliyorum. Üstüne gittikleri zaman Çilek’in göstereceği tepkiden endişe duyuyorum. Çünkü Çilek’çik sokakta çok acılar yaşamış, korkak bir kız. Psikolojisi tam olarak düzelmedi henüz.

Olmaz ya, hadi oldu diyelim. Bir kaç günlüğüne dilediğiniz bir hayvan olma hakkına sahip oldunuz, hayal bu ya konuşabilme yeteneğine de sahipsiniz. Hangisi olmak isterdiniz, neden?

Ah ne güzel olurdu! Yükseklerde uçan, güçlü bir kuş olmak isterdim. Göklerde özgürce süzülmek ve dünyayı kuşbakışı görmek... Dünyanın haline baktıkça insanlardan umudumu kestim ama yine de onlara hayvanların da can taşıdığını, tıpkı bizler gibi hem fiziksel hem de manevi acılar çektiğini ve mutlu olma hakları olduğunu anlatırdım. İnsan olarak her fırsatta birilerine anlatmaya çalışıyorum fakat işe yaradığını sanmıyorum; belki bir kuş anlatınca kulak verirlerdi, kim bilir…


Tüm Pati Dostları Yazıları