Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.

Pati Dostları

Selma Yıldırım ve Köpekleri (20/05/2007)

Bu haftaki konuğumuz Adapazarı’ndan Sevgili Selma Yıldırım. Selma Hanımla Üsküdar Barınağında düzenlediğimiz şenlikte tanışmıştım. Sohbet ederken Adapazarı’ndan Üsküdar’a sadece şenliğimiz için geldiğini öğrendiğimizde çok şaşırmış, çok mutlu olmuştuk. Köpeklerinin ikisini de barınaktan evlat edinmişti. Kendisini biraz daha yakından tanımak istedik ve sizler için aşağıdaki röportajı hazırladık.

Selma Hanım sizi biraz tanıyabilir miyiz?

44 yaşında hayvanları çok seven, daha doğrusu bütün canlıları seven bir insanım. Bir oğlum var 24 yaşında, ismi Tarık, o da hayvanları sever. Şu an Mardin’de askerlik görevini yapıyor. Yedi yaşından beri Almanya da yaşıyordum, belki bu yüzden bazı şeyleri bizim insanlarımız gibi düşünmüyorum. Kitap okumayı çok seviyorum, Almanca okuyorum üç yüze yakın kitabım var, en büyük hobim mektup yazmak. Bütün dünyada mektup arkadaşlarım var, o da Almanya’dan kalma bir alışkanlık. Otuz iki seneden beri yazarım ve çok güzel dostluklarım oldu. Sinema, doğayı ve kitapları çok seviyorum. Mesleğim hemşirelik, şu anda çalışmıyorum, annemle Adapazarı’nda şirin bir köyde yaşıyorum.




Ne zamandır hayvanlarla birliktesiniz?

Kendimi bildim bileli hayvanları severim, Almanya’da evde meerschweinschen baktım, burada guena tavşanı diyorlar, kız kardeşim ve annem de köpekleri çok sever, kuşlarımız da oldu onlar yaşlandı öldüler.

Evinizde baktığınız hayvanlarınızdan bahseder misiniz?

Almanya’dan geldikten sonra köye yerleştik, köpekleri çok sevdiğimizden bulduğum sokak köpeklerini eve getirirdim. Şimdiye kadar hep sokak köpeklerine baktım, en son köpeğim ölünce bir süre almadım. Geçici olarak baktığım köpeklerin bazılarını arkadaşlarıma verdim iyi bakıldığını bildiğim için. Böylece bende yeni sokak köpeği alabiliyorum tekrar, ben aramasam da onlar beni buluyorlar.

Köpeklerinizin sizinle tanışma hikâyelerini bize anlatır mısınız?

İstanbul’dan oğlumun arkadaşının kız kardeşi benim köpekleri sevdiğimi bildiği için geçen sene bana Daisy’nin fotoğrafını yolladı e posta aracılığı ile. Tuzla barınağında diğerleri gibi o da yuva arıyormuş. Görür görmez âşık olduk, getirdiler. İyi ki gelmiş…

Annem olmasa ben bahçeyi doldururum ama o da haklı. Şeker hastası ve tansiyonu var, köpeklere bir şey olunca üzülüyor, Daisy’yi de çok seviyor. Şimdi bir de oğluşumuz oldu, onu da Üsküdar Barınağından evlat edindik. Aslında bu köpeği bir komşum istemişti, onun için getirmiştim. Fakat sonradan vazgeçince ona biz kucak açtık. Daisy ile çok şükür anlaştılar, henüz dost olmasalar da.

Neden barınaktan evlat edinmeyi tercih ettiniz?

Esasında barınağı tercih etmedim, dediğim gibi o beni buldu. Barınaklarla tanışmam Daisy sayesinde oldu, şimdi ise elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum onlar için.




Barınaktan bir köpeği evlat edinen biri olarak, barınaklardaki köpekleri sahiplendirme konusunda ne gibi çalışmalar yapılmalı. Sizce barınaklarımız bu konuda yeterince seslerini duyurabiliyorlar mı?

Bence kadın programlarında veya Seda Sayan gibi ses getiren bir insanın programında haftada bir gün belki bu konular konuşulmalı. O kiminle evlenmiş, bu kiminle fingirdemiş gibi konuşmalar topluma bir şey kazandırmayacağı gibi, hayvanlar konusunun haftada bir kez gündeme gelmesi televizyon kanallarına bir şey kaybettirmez. Ben inanıyorum ki o zaman bir şeyler olumlu yönde gelişir. Nasıl ki çocuk esirgeme kurumlarından çocukların evlat edindirilmesi gibi konularda bilgi veriliyorsa bu konuda da benzer çalışmalar yapılabilir. Hayvanlarla ilgili haberler ya da barınaklarla ilgili haberler daha sık yayınlamalı ekranlarda.

Sokak hayvanları için ne düşünüyorsunuz, sizce onlar için kalıcı çözüm ne olabilir?

İnsanların içinde olması lazım hayvan sevgisi, bu sonradan olacak şey değildir bence. Biz çocuklarımızı ufaklıklarından itibaren köpeklerle korkutuyoruz onları sevdireceğimize. Daha doğrusu her şeyden korkutuyoruz. Hâlbuki eğitim korku aşılamak değildir. Bence anne babalar çocuklarına doğduğundan itibaren hayvan sevgisini aşılamalı ve okullarda da bu eğitim verilmeli. Türkiye’de bu mutlaka olmalı.

Onlar da Allahın verdiği bir canı taşıyor, yaşamaya hakkı var ve hayvanca demeyeceğim insanca yaşamaya hakları vardır. Doğada hiçbir şey anlamsız ve fuzuli değildir, her şeyin bir nedeni ve sebebi vardır yaşamak için.
Mesela köyde oturan insanlar büyük bahçelere sahiptir genelde, bence böyle yerlerde en az iki köpek bakılabilir. Hayvan satan dükkânlar kesinlikle yasaklanmalı, oradaki hayvanlar ufacık kafeslerde eziyet çekiyorlar. Birçoğu sağlıksız koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Oysa barınaklarda çok sayıda sağlıklı hayvan yuva bekliyor. Hem ücretsiz, hem aşıları yapılmış, masrafsız hayvanlar. Kısırlaştırma çalışmaları bütün şehirlerde yapılmalı. Ama en önemlisi okullarda da hayvan sevgisi aşılanmalı çocuklara, mademki anne babalar bunu yapmıyor, okullar da bu eğitim kesinlikle verilmeli.

Selma Hanım çok teşekkür ederiz bu keyifli sohbet için, sevdiklerinizle birlikte size uzun, sağlıklı ömürler dileriz.


Tüm Pati Dostları Yazıları