Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.

Pati Dostları

Pınar Erkum, Kedileri ve Alerji Üzerine (04/06/2007)

Pınar Hanım ile tesadüfen tanıştık. Yazışmalarımız sırasında tüye olan alerjisinden bahsetti uzun uzun. Birçoğunuz iyi bilir, terk edilen ev hayvanlarında en sık görülen nedendir alerji. Pınar Hanım’la yıllardır birlikte yaşadığı kedileri ve alerjisi üzerine sohbet ettik.



Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ankara’da büyüdüm. 1995’den bu yana İstanbul’da yaşıyorum. Metin yazarıyım. Reklâm ve halkla ilişkiler ağırlıklı bir meslek hayatım oldu. İletişim sektöründe uzun yıllar önce metin yazarı, ardından stratejist olarak çalıştım. Bir yılı aşkın bir zamandır herhangi bir ajansa bağlı olmadan serbest metin yazarı olarak çalışıyorum. Arnavutköy’le Bebek arasında kedi ve köpeklere iyi davranılan, sakin bir yerde yaşıyorum.

Evinizde beslediğiniz hayvanlarınız var mı?

Evet, iki kedim var: Kızım ve Oğlum. Oğlum, şu an 14 yaşında. Kızım, alerjim ortaya çıktıktan sonra geldi. İyi ki gelmiş.




Ne zamandır onlarla birliktesiniz, tanışma hikâyenizden biraz bahseder misiniz?

Önce 1995’de Oğlum girdi hayatıma, iki yaşındaydı. Ondan bir-bir buçuk yıl sonra da Kızım’la tanıştım. Oğlum; küçüklüğünü, hatta doğum tarihini bildiğim bir kediydi. Kızım; sokaktan kurtarılmış bir kedi, o yüzden tam yaşını bilmiyorum. Bana geldiğinde 9–10 aylık olduğunu tahmin ediyorum. Kısacası 12 yıldır evimi ve hayatımı kedilerle paylaşıyorum.

Penceremde yaşayan Yumoş. Bir zamanlar ev kedisiymiş, ancak taşınırken sahipleri sokağa bırakıp gitmiş. Onunla şu anki evime taşındığımda tanıştım. Yumoş, yıllarca evde yaşadığı için hiçbir zaman sokak kedisi olmayı başaramamış bir kedi. Yiyecek bulmayı pek bilmiyor, bulsa bile diğer kedilerden korkuyor. Ayrıca yiyeceğin dışında sevilme, okşanma ihtiyacı da duyuyor. Allahtan güzel bir kedi ve insanların hayvanlara merhamet gösterdiği bir yerde yaşıyor. Benden önce yıllarca birileri yiyecek vermiş. Taşındığımdan beri ben düzenli yemek veriyorum, seviyorum okşuyorum. O da pencerenin dışından beni seyrediyor. Akşamları bahçede eve gelmemi bekliyor.



Tüye olan alerjinizi nasıl anladınız, vücudunuz ne gibi tepkiler verdi biraz anlatır mısınız?

Çocukluğumdan beri zaman zaman nükseden bir nefes darlığı sorunum vardı. Çabuk üşüten, sık sık hasta olan bir çocuk olduğum için üstünde durulmamıştı. Kedi tüyüne alerjim olduğu da bilinmiyordu çünkü kedili bir evde büyümemiştim. Her ne kadar onları çok sevsem de yakın temas çok fazla ilişkim olmamıştı.

Oğlum’la yaşamaya başladıktan iki-üç ay sonra, özellikle o kucağımdayken nefes darlığı ve hapşırma gibi şikâyetlerim oldu. Önce aldırmadım. Ancak genel olarak da sağlığım iyi olmadığı için bir süre sonra özellikle nefes darlığı çok rahatsız eder hale geldi. Yapılan muayene ve tetkikler sonucunda astım teşhisi kondu. Doğal olarak alerji testleri de yapıldı ve en fazla kedi tüyüne alerjim olduğu ortaya çıktı.

Ne hissettiniz?

Çok sinirlendim. Yaşadığım şey hayal kırıklığı ve öfke oldu. Benim kadar kedi seven bir insanın kedi tüyüne alerjisi olması şaka gibi bir şeydi. Yıllarca kedi sahibi olmak için kendi evimde yaşamayı beklemiştim (çünkü annem evde hayvan istemiyordu), tam isteğim olduğundaysa böyle bir şey çıkmıştı. Oğlum’u düşündüğümde öfkem daha da artıyordu. Çünkü bu, insanın çocuğuna alerjisi olması gibi bir şeydi. Kabul edilmezdi.

Bu konuda doktorlarınızın tavsiyesi ne oldu? Hayvanlarınızı evden uzaklaştırmayı düşündünüz mü?

Doktorlar bana astımla ilgili ilaçlar verdiler. Ve alerji tedavisi için uzun bir süreç önerdiler. Kedilerle ilgili de birlikte yaşamanın iyi bir fikir olmadığını dile getirdiler. Ama benim için öyle bir olasılık söz konusu değildi. Oğlum’u sokağa atamazdım. Çünkü her zaman, hayvanlarla yaşamayı ömür boyu verilmiş bir söz olarak gördüm. Ondan ayrılmayı hiç düşünmedim ve istemedim.

Tüye olan alerjinizi aşmak için neler yaptınız?

Öncelikle astımı tetikleyen tüm unsurları birlikte ele aldım ve kedim hariç hangilerini hayatımdan çıkarabileceğimi veya en azından etkiyi en aza nasıl indirebileceğimi düşündüm. Alerjik bir insansanız, çoğunlukla birden çok alerjiniz oluyor ve birbirlerini etkiliyorlar. Benim keşfim, her ne kadar test öyle söylemese de rutubet, deterjan veya boya kokusunun beni kedi tüyünden daha çok rahatsız ettiği yönündeydi. Rutubet problemi olan bir evde yaşıyordum, hemen değiştirdim. Çamaşır kuruyan bir odada oturmamaya ve uyumamaya dikkat ettim. Başka sentetiklerle temasımı en aza indirdim. Parfüm ve deodorantlarla ilişkimi bile yeniden gözden geçirdim. Mesela kimsenin aklına gelmiyor ama oda spreyleri nefes darlığı çeken insanlar için korkunç şeyler. Keza bazı tütsüler de olumsuz etkileyebiliyor. Temiz hava çok önemli. Mümkün olduğunca temiz havada bulunmak, evi iyi havalandırmak, sık süpürmek çok işe yarıyor. Bir başka nokta duvardan duvara halıdan kaçınmak. Çünkü hiçbir zaman yüzde yüz temizleyemiyorsunuz ve bir süre sonra tüy ve toz kaynağı olabiliyor. Neyse listeyi uzatmak mümkün. Bunlar daha çok somut tedbirler. Ama işin bir de psikolojik kısmı var.

Tüm hastalıklar gibi alerji de insanın zihniyle çok ilgili. Tabi ki fizyolojik bir yönü var. Vücudunuz bir maddeye tepki veriyor. Ama fizyolojik boyutla ilgili en önemli noktalardan biri vücut direnci. Bağışıklığınız düştüğü zaman alerjiniz artıyor. Burada önemli bir nokta bağışıklığı fizyolojik ve psikolojik bir bütün olarak görmek. Direncinizi her anlamda yüksek tuttuğunuzda alerjiyle baş etmeniz daha kolay. Diğer bir önemli nokta, konuya dair nasıl düşündüğünüz, zihninizde nasıl bir cümle kurduğunuz. “Kediler beni hasta ediyor” dediğinizde sizin hasta, kedinizin de suçlu olması kaçınılmaz. Oysa bunu “her ilişkide ortaya çıkabilecek pürüzlerden biri” olarak kabul ederseniz çözmeniz daha kolay. Benim için o kadar kabul edilmezdi ki, tamamen reddettim. Tam tersi, kedimin beni ne kadar mutlu ettiğini düşündüm.

Tüm bunlar olurken tek kediniz vardı değil mi?

Evet. Bir süre sonra ikincisi de geldi. Evimi değiştirdikten ve başka faktörlere dikkat etmeye başladıktan sonra sağlığımda belirgin bir düzelme oldu. Bu arada astıma nasıl yaklaşmam gerektiğiyle ilgili de bir hayli kafa yordum. Yine de ikinci bir kedi almak gibi düşüncem yoktu. Ama sürpriz bir şekilde Kızım karşıma çıktı. Daha doğrusu resmen kucağıma düştü. Reddedemedim.

Alerji tedavisinde neye alerjiniz varsa yıllar boyunca çok düşük dozlarda size verilerek o maddeye direnç geliştirmeniz amaçlanırmış. Ben bilmeden bunu uygulamışım ama son derece radikal ve hızlı bir şekilde. Yanlış anlaşılmasın, kimseye tıbbi olmayan bir öneride bulunmuyorum ama benim öykümde böyle oldu. Bu biraz da karakterimle de ilgili. Doktora gitmekten ve hastalıkla uğraşmaktan nefret eden bir insan olarak tavsiye edilen alerji tedavisini uygulamama imkân yoktu. Astım ilaçlarına bağımlı olmak ve hayatımı bu hastalığın gölgesinde de geçirmek istemiyordum.

Astımla iyi geçinmeyi ama ona teslim olmamayı seçtim. Bu, ne hastalığı tamamen yok saymak ve ne dikkat etmemek; ne de ondan korkarak yaşamak. Çünkü astımınız varsa uykuya geçebilir ama tamamen yok olmaz. O yüzden bir noktada haddinizi bilip bir şeylere dikkat etmeniz, en önemlisi de vücut direncinizi yüksek tutmanız gerekiyor. Ben bunu yaptım ama kendimi astımlı biri gibi hissetmemeye de çalıştım. Örneğin kendimi hep, sağlıklı ve şanslı biri olarak tanımladım. Bir süre sonra “hep kullanacaksın” dedikleri spreyleri de bıraktım çünkü ihtiyaç duymuyordum. Hala sorsanız bende astım var derim ama o beni değil, ben onu yönetiyorum. Aramızda dengeli bir uzlaşma var. Ve çok uzun zamandır rahatsız etmiyor.

Özetle…

Hastalıkların tedavisinde insan zihninin ve psikolojisinin ne kadar önemli olduğu artık çok iyi bilinen bir gerçek. İnanç, iyimserlik ve kararlılıkla insanlar kanseri veya çok ciddi başka hastalıkları yenebiliyorlar. Alerjiyle de baş edebilirler. Benim çevremde kedi tüyüyle alerjisiyle baş edebilen başka insanlar da var.

En azından deneyebiliriz. Hem hayvanların, hem kendi mutluluğumuz için buna değer. Bir hayvanı terk etmenin vicdani yükü bir tarafa, onlar bizim hayatımıza renk ve sıcaklık katıyorlar. Daha mutlu ve sevgi dolu olmamızı sağlıyorlar. Bu da sağlığımız için iyi bir şey.


Benim kendi hikâyemden öğrendiklerim:

• Alerjik bir insansanız, çoğunlukla birden çok alerjiniz oluyor ve birbirlerini etkiliyorlar. Diğer faktörleri yok eder veya en aza indirirseniz kedi tüyü alerjisi de geriliyor.
• Alerji özellikle vücut direnci düştüğünde etkin oluyor. Kendinize her anlamda iyi bakmalısınız. Bu zaten sağlıklı yaşamın temeli.
• Temiz hava çok önemli. Yeşil bir yerde veya deniz kenarında yürüyüş yapmak, evi iyi havalandırmak ve temizlemek solunum kalitesini çok yükseltiyor.
• Aşırı hijyen de çok iyi değil. Çünkü vücudun bir şekilde alerji yapan maddeye alışması ve direnç geliştirmesi gerekiyor. Aşırı hijyenik ortamlar o maddenin vücut tarafından tamamen yabancı ve düşman olarak algılanmasına yol açıyor.
• Hastalığa karşı psikolojik tavrınız çok önemli. Bir şeyin sizi hasta ettiğini düşünürseniz sizi hasta eder. Üstesinden gelebileceğinizi düşünürseniz değiştirebilirsiniz. Ki bu konuda hayvanların sevgisi en büyük destek. Daha çok sizi ne kadar mutlu ettiklerine odaklanırsanız, sağlığınızı da olumlu etkileyebilirsiniz.
• Astım ne korkulması, ne de tam boş verilmesi gereken bir hastalık. Teslim olmamayı ama uzlaşmayı ve iyi geçinmeyi öğrenmek gerekiyor. İnsanın kendisine iyi bakması, psikolojisini yüksek tutması çok önemli. İnişleri çıkışları olan dalgalı bir hastalık. Doğru bir yaklaşımla onu uykuya geçirmek mümkün. En önemli nokta ondan korkmamak.


Pınar Hanım çok teşekkür ederiz bizlere zaman ayırdığınız için. Sevdiklerinizle birlikte uzun, sağlıklı yıllar dileriz.


Tüm Pati Dostları Yazıları