Minik Pati, yardıma gereksinimi olan evcil hayvanların sahiplendirilmesi düşüncesiyle yapılmıştır. Sokakta da olsa, tehlikelerden uzak biçimde, sağlıklı olarak yaşayabilen hayvanların ilanları sitede yayınlanmaz. İlan sahibi, veteriner, konaklama, aşı parası gibi adlar altında, alıcıdan ücret talep edemez.
Hikayeler
06/04/2007 Bozo Artık Burada Yaşamıyor...
— Aman be Bozo… Nedir bu patırtı gecenin bir yarısı. Uyumaya çalışıyoruz burda yahu.
— Vur kafayı, tekrar uyumana bak sen ufaklık. El ayak çekildi ve bu gece bu arkadaş burdan kurtuluyor…
— Yahu senelerdir bunu dinler dururum. Bırak şu işin ucunu artık be abicim. Kale gibi yer maazallah, feriştahı gelse çıkamaz.
— Sen öyle san umutsuz böcek. Beni buraya tıktıkları günden beri, bu iş rüyalarıma girer durur. İki senedir bu delikteyim ve geçen yaza kadar en azından bir umut vardı içimde. Ya buradan bir şekilde yırtacaktım, ya da beni arkaya çekip iğneyi basacaklardı ve bu sefil hayattan kurtulacaktım. Ama ne zaman ki burayı “Hiçbir Hayvan Öldürülemez” statüsüne tabi tuttular, bütün umutlarım söndü bir anda. Şimdi göbeğimden senelerce buraya bağlıyım... Eh kayışımı alıp kendimi kafesimin tavanından asmama imkân da olmadığına göre, tek kurtuluşum firar, başka yolu kalmadı. Hadi şimdi sen güzel güzel uykuna devam et de bırak da şu işi bitireyim, zamanıma ve enerjime taş koyma.
— Aslanım, canım abim, n’olur şöyle bir durumuna bak. Tel bir kafesin içindesin, etrafın da demir parmaklıklarla çevrili. Akıl var izan var!
— Bana bak, sinirime dokunmaya başladım sen ha… Sana laf mı yetiştireceğiz iş mi yapacağız burada? Bak ilk ve son kere anlatıyorum, ondan sonra da çıt istemem. Aylardır bir hata yapmalarını bekledim ve dün gece dualarım kabul oldu. O sıska oğlan asma kilidi taktı kafese ama kilitlemeyi unuttu. Şimdi bana düşen, patimle onu azıcık çevirmek, ondan sonra da burnumla şöyle bir ittirdim mi “hadi bana müsaade”…
— Ama Bozocuğum, o demir parmaklıklardan nasıl geçeceksin be canım abim? Onların arasından ben bile geçemem.
— Geçemezsin tabi. Önüne koydukları her boku zıkkımlanıyorsun, sonra da bütün gün kıçının üstünde oturuyorsun… Dubaya döndün. En son ne zaman dişlerini şöyle mis gibi, iliği taze bir kemiğe geçirdin?
— O da ne?
— Valla bu lafa daha ne diyeyim ki? Son zamanlarda bana şöyle alıcı gözüyle bir baktın mı hiç sen?
— Bakmasına baktım tabi de, biraz da endişelenmedim desem yalan olur valla. Seni her gün o bizi yarım saatliğine çıkarttıkları avluda görüyorum zaten. Bir şey demediydim üzülmeyesin diye ama madem şimdi sordun baklayı ağzımdan çıkarayım bari... Görünüşün berbat be usta, eski heybetin kalmadı, ufaldın valla, kemiklerin sayılıyor... ve...
— Ve ne?
— Valla senin için “iyice kafayı yedi” diyorlar; yok devamlı kafanı su kovasının içine sokuyormuşsun da, yemek kabını devirip yemekleri her yere saçıyormuşsun da... Ayrıca devamlı kafesin içinde devamlı bir aşağı bir yukarı volta atmaklar mı istersin, yoksa devamlı tepelere sıçramaklar mı?
— Bir halt bildikleri yok, ufaklık. Bütün bu anlattıkların büyük planın parçaları! Fikir aylar önce geldi aklıma; hani her gün kafesimi temizlerken beni bu parmaklıklara bağladıklarında. Bir anda şimşek çaktı kafamda “Ulan” dedim “kafamı şu parmaklıklardan bir geçirsem gerisi kolayca gelir”. Hemen kafamda bir plan oluştu. İlk adım “daha az yiyerek ve daha çok enerji sarf ederek kilo ver” İkinci adım; “kafanı suya batır ve kayganlaştır.” Neyse uzun lafın kısası, iki gün önce yine beni parmaklıklara bağladıklarında kimse bakmazken bir deneme yaptım... Langırt, kafa iğne deliğinden geçer gibi geçti. “Tamaaaam” dedim “depar alma zamanı geldi” Şimdi hadi küçüğüm, n’olur bırak çalışayım beni lafa tutma, dakikalar sayılı...
* * * * *
— Biraz kestirmişim galiba Bozo, hala uğraşıyor musun? Saat kaç oldu ya?
— Güneş doğmak üzere gözüm ve ben de yüzdüm kuyruğuna geldim sayılır. Özgürlüğün ızgara köftemsi kokusu burnumda!
— Ya gel vazgeç şu işten be Bozo. Yakalayacaklar seni yine nasıl olsa be canım abim.
— Bu sefer havalarını alırlar ufaklık… Havalarını. Ben dersimi ilk seferde aldım. Hani o beni yürüten hıyar elinden kaçırdığında. Salak gibi sallandım buralarda, “küt”, bitiverdiler ensemde. Bir daha asla küçüğüm, asla!
— Ne yani? Ne yapacaksın peki… Gidecek neren var ki?
— O bizi yürüttükleri patikayı hatırlıyor musun? Daha doğrusu ‘seni yürüttükleri’ demem lazım. Kaçma olayından beri beni yürüten falan kalmadı. İşte o patika ormanın başladığı yerde son buluyor ve benim istikametim de tam orası. Akıllarına oraya bakmak kesinlikle gelmez, baksalar bile de bulma ihtimalleri sıfır. O da hakikaten bulmak istiyorlarsa tabi, ki çok şüphem var o konuda. Neyse; diyeceğim, burdaki iki ayaklı ayı ve çakalların eline tekrar düşüp bu çöplüğe dönmektense, şansımı ormandaki dört ayaklılarla denemeyi bin kez tercih ederim.
— Yapman etmen canım abim. O orman adamı yutar, telef olursun orda. Yemek yok, başını sokacak yer yok, keskin dişli ne varsa ortalıkta, senin peşinde. Yahu biraz akıl mantık be Bozo… Bulacaklar sana da bir ev işte, kurtulacaksın günün birinde burdan be aslanım. Yapamazsın sen oralarda.
— Anlatamıyorum galiba ufaklık, “yapmak” peşinde değilim ben. Rahmetli babam anlatırdı hep bana oraları. O zaman bu zaman hep rüyalarıma girmiştir. Buz gibi ırmaklar ve dereler, güneşin ısıttığı koca kayalar. Atıyorsun kendini gölün içine, serinledikten sonra çık kayanın üstüne, ısın, sonra tekrar atla suya. Canın nereye isterse git, kovalayan durduran yok. Otlar yumuşacık ve serin, mağaralar sıcak ve güvenli ve işin en güzel tarafı... Bu şapşallardan hiçbirini bir daha görmeyeceksin. Ormandaki çakallar bana ulaşmadan bütün bunları, hepsini tek tek yaşamak istiyorum. Mevsimlerin en güzelindeyiz ve bütün arzum şu hayatı iki dolunay boyunca yaşayabilmek. Yoksa orda kariyer falan peşinde değilim, emin ol. Bana ev bulmaya gelince. Çalsınlar başlarına. Vardı işte bir evim, bak nerelerde sürünüyorum “evimin” sayesinde.
— Yahu uyku bastırdı yine be Bozocuğum. Hadi canım abim, vazgeç bu sevdadan, gel uyuyalım biraz yarın yepyeni bir gün.
— Hay ağzını öpeyim be ufaklık, tam üstüne bastın, kaldır patini. Sen yat uyu küçüğüm ve sakın artık beni merak etme olur mu tatlım…
* * * * *
— Günaydın Bozom benim… uuuuuu güneş bayağı yükselmiş bilem. Biraz dinlenebildin mi bari, avluya çıkmaya hazır mısın?
Bozo…?
BOZO???
Ali Mehmet Yazman
editor@minikpati.com
Tüm Hikayeler
- Kedi Yüzünden
- Ponçik ve İnsanlar
- Evde Yaşama Sanatı -V-
- Evde Yaşama Sanatı IV
- Evde Yaşama Sanatı -III-
- Evde Yaşama Sanatı -II-
- Evde Yaşama Sanatı -I-
- Fino
- Eşek Şakaları
- Kum Kabı
- Koca Narin
- Diş Fırçası
- Son Kullanma Tarihi
- AVCI
- Güzellik Yarışması
- Balıkçı'nın Kedisi - II -
- Balıkçı'nın Kedisi -1-
- Kedilerin Sevdiği Adam
- BOBO
- Bozo Artık Burada Yaşamıyor...
- Kedili Adam - 2-
- Kedili Adam
- Bencilliğin Böylesi
- Sokak Köpekleri
- Pıtır'ın Maceraları
- Sürgün Günleri -III-
- Sürgün -II-
- İlk Aşk -I-
- Kaybol
- Başlarım Böyle Sokak Kediliğine
- Arap